2 Şub 2011

Aileleri şaşırtan, üzen hatta isyan ettiren böylesine bir şanssızlık yaşanmışsa ne yapılmalı?

Dudak damak yarıklarının tedavisi bir ekip çalışması gerektirir.Bu ekibin içinde ortodontist, çocuk doktoru,plastik cerrah, kulak burun boğaz uzmanı, konuşma terapisti, genetik uzmanı, psikolog ve diş hekimi bulunması gerekir.Böylesine zor ve uzun süreli tedavi sırasında ekipte bulunanlara sırayla görev düşecektir.Doğum sonrasında ilk iş ortodontistindir.Ortodontist bebeğin beslenebilmesini sağlayan,yarık bölgeyi kapatan bir aygıtı ; beslenme plağını hazırlar.Bu aygıt belirli zamanlarda değiştirilerek yarık bölgesi ameliyata kadar düzenlenir.Bebek 2.5-3 aylıkken ve en az 5 kiloya ulaşmışsa dudak ameliyatı plastik cerrahlar tarafından yapılabilir.Damak ameliyatı için ise eskiden 1.5 yaş beklenirdi.Şimdilerde bu işlem 1 yaşında yapılmaya başlanmıştır. Ameliyatlardan sonra sorunlar bitmiş gibi görünse de daha tedavide kat edilmesi gereken çok yol vardır.Dişlerin çıkmaya başlamasıyla çapraşıklıklar göze çarpacak,diş eksiklikleri,fazlalıkları,üst çenede darlıklar ve bunların getirdiği ek sorunlar için yine ortodontist devreye girecektir.Diş çene ve yüz ortopedisi ile ilgili işlemler buluğ çağı sonuna kadar sürecektir. Plastik cerrahlara ise , burun basıklığını gidermek ve dudak estetiği için tekrar gidilecektir.


Çocuk erişkin çağa ulaşıncaya kadar konuşma bozukluğu(rinolali:burundan konuşma,hımhım konuşma) için konuşma terapistine gitmesinde yarar vardır.Kendisi ve ailesi için de psikolojik destek alınması da önemlidir.Böylece çocukların sosyal yaşam adaptasyonu yükselecektir.


Bu vakaların tedavisi süresince ailelerin güçlü, metin, sağduyulu, yüksek moralli olmaları gerekmektedir.Unutmayın ki, zamanında dudak damak yarığı sorunu olan çok sayıda insanı bu gün bir çok meslek grubunda ve başarılı konumlarda görmek mümkündür.

Dudak- damak yarığı ile doğan bir bebek hemen ameliyata mı alınıyor yoksa biraz daha büyümesi mi bekleniyor?

Tedavinin zamanlaması dudak yarıklarında üçüncü ay civarındadır. Bu süre çocuğun kilosu ve kan değerlerine bağlıdır. Anestezi açısından çocuk üç ay civarında güvenle ameliyat edilecek kiloya ulaşır. Damak yarığı ise çocuk konuşmaya başlamadan önce yapılmalıdır; en uygun zaman 9 ay-bir yaş arasıdır. Konuşma başladığında da yoğun bir konuşma terapisi uygulanırsa, çocukların mükemmel konuşmaları sağlanabilir. Burada amaç yanlış telaffuzların yerleşmemesidir. Konuşma yanlış öğrenildiğinde ilerde düzeltmek çok zordur. Yanlış konuşan çocuğun ameliyattan sonra bu konuşmayı düzeltmesi yeni öğrenene göre çok daha zordur. Hasta aileleri, konuşmadaki bozuklukların hemen düzelmesini istese bile konuşma ameliyatla birdenbire düzelmez. Özellikle ameliyata geç müracaat ettirilmiş çocukların düzgün konuşabilmesi için ameliyattan sonra bu konuda yoğun eğitim almaları zorunludur. Dolayısıyla bu şekilde doğmuş veya doğum öncesi tanısı konmuş çocukların tedavisi zamanında yapılmalı ve hastanın ilk şansı iyi kullanılmalıdır. Bu imkana ulaşamayan hastalar için Türk plastik cerrahları tarafından kurulmuş olan İnterplast Türkiye Derneği, 1988 yılından beri yurdumuzda ve bazı komşu ülkelerde ücretsiz hizmet vermekte, bu hastaları tesbit ederek bulundukları yerde ameliyat etmektedir.

Oral Motor Egzersizler- Yarık Damakta Sesletim Terapisine Etkisi Var mı?

Yıllardan beri yarık damaklıların iletişim problemlerine ilişkin çok şey yazılmış ve bu sorunu çözmede birçok strateji ileri sürülmüştür. Geleneksel olarak , bu stratejiler okul öncesi ve okul çağı çocuklarda arikülasyon rezonans ve velofarengeal yetersizlik problemlerine odaklanmıştır. Yarık damaklı çocuklarda erken müdahalenin amacı ünsüz dağarcığını artırmak (özellikle basınçla üretilenleri), kelime haznesini geliştirmek ve oral hava akımını artırmaktır
Klinisyenler konuşma üretimini geliştirmek istiyorlarsa direkt olarak konuşmaya odaklanmalı; konuşmaya faydalı gibi görülen şeyler üzerinde durmamalıdırlar. Konuşma dışı oral motor egzersizler amaç olamaz. Konuşma terapisinde amaç; dil yuvarlama, güçlü artikülatörlere sahip olma, yanak şişirme veya çeneyi hareket ettirme olamaz. Amaç; anlaşılabilir konuşma üretmektir.
Konuşma dışı oral motor motor egzersizlerin sesletimi kolaylaştırıcı bir katkısı olmadığı birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir kas güçsüzlüğü  problemi bulunmayan vakalarda bu tip egzersizlerin kullanılması gereksiz ve zaman kaybıdır.

Çocuklarda hava akımının çıkış şeklini göstermek amacıyla birtakım üfleme egzersizleri yapılmaktadır. Bu egzersizler üflemeli oyuncaklarla yapılabilmektedir. Ancak bu egzersizleri kullanmanın amacı damak kas gücünü artırmak değil; oral hava akımını çocuğa yaparak uygulayarak göstermektir



Bir çok çalışma konuşma dışı oral motor egzersizlere karşı olmasına rağmen, klinisyenlerlerin bu egzersizleri neden hala kullandıkları sorusu akla gelmektedir. Oral motor egzersizlerin fonolojik sorunlarını ve sesletim sorunlarını iyileştir...ici bir etki olmamasına rağmen klinisyenlerde “ne olursa olsun kullan” anlayışı bulunmaktadır. Dahası dinamik sistemin prensiplerine dayanarak, konuşmada kullanılan hareket paternlerine karşıtlığa sebep olduğu için zararlı olduğu ileri sürülmüştür. Klinisyenler tarafından ileri sürülen diğer görüş “ Ne yapacağımı bilmediğim için başlangıç olarak kullanıyorum” görüşüdür. Bu da bize klinisyenlerin konuşma dışı oral motor egzersizleri, fonolojik ve sesletim bozukluğu olan çocuklarda ne yapacağını bilememe sonucu kullandıklarını göstermektedir. Bu bozukluklardan bazıları terapiye karşı direnç göstermekte, oral motor egzersizlerin başarı için mekanizma sağlayacağı ileri sürülmektedir. Buna rağmen konuşmadaki belirleyici bozukluklarda, konuşma dışı egzersizler başarı problemi belirlemede yararsız olmaktadır. Deneysel çalışmalar konuşma dışı davranışlarla konuşma üretimi arasında kolaylaştırıcı bir etki olmadığı sonucunu göstermiştir. Tüm bu verilere dayanarak oral motor egzersizlerin fonolojik ve sesletim sorunu olan çocuklar için, yasal terapi protokolün bir parçası olmaması gerekir. Bu aktiviteler kas güçsüzlüğü olan disartride respiratuar ve larengeal kontrolü sağlamak için kullanılabilirDevamını Gör

Yarık Damak Dudaklı Çocuklarda Erken Dönem Konuşma Terapisi

Yarık damaklı çocuklarda erken dönemde babıldama evresinde bile ses dağarcıklarının büyüklüğü ve oluşumu ile ilgili normal gelişim gösteren çocuklardan farklılaşmaktadır. Babıldama evresinde daha az çeşitlilik göstermektedirler.

B erken dönemdeki eksiklikler sonraki dönemde gelişecek olan dil becerilerini ve sözcük dağarcıklarını olumsuz yönde etkiler.
Bu dönemde DKT nin amacı erken dönemde yarığın iletişim becerilerine olan etkilerini azaltmayı hedefler.
MÜDAHALENİN AMAÇLARI:

ÜNSÜZ DAĞARCIĞINI ARTTIRMA:


Ameliyat öncesi dönemde basit babıldama oyunlarıyla en az etkilenen nasal sesler uyarılabilir.
Ebeveynin dikkat etmesi gereken nokta glottal stopları pekiştirmemektir. Glottal stopları görmezden gelip model olarak uygun vokalizasyon sağlanmalıdır.
Glottal stopları ortadan kaldırmak için genellikle kullanılan yöntem ötümsüz seslerle başlayan hecelerin fısıldamayla başlanılıp daha sonradan ses şiddetinin arttırılması yöntemidir.


EŞ ZAMANLI OLARAK ÜNSÜZ DAĞARCIĞINI VE SÖZCÜK GELİŞİMİNİ ARTTIRMAK


Çocuklarda ünsüz dağarcığını sözcükle arttırmak daha etkili olabilmektedir. Seçilen sözcükler tek heceli ve normal gelişim gösteren çocuklarda gözlemlenen ilk sözcükler olmalı ve  birçok iletişim amacı için kullanılabilir ve işlevsel olmalıdır. Tanıdık kişilerin isimleri, oyuncaklar, kıyafetler, yiyecekler ya da sosyal rutinler şeklinde olabilir.

Öğretilecek sözcükler çocuğun sesbilgisel dağarcığında olan ve basit ünsüz-ünlü sesi içeren daha sonra CVC ve CVCV şeklinde olan sözcükler olmalıdır. Sözcük dağarcığı genişledikçe çocuğun sesbilgisel dağarcığında olmayan sesler de eklenebilir.

AĞIZ HAVA AKIŞININ FARKINDALIĞININ ARTTIRILMASI


Basit oyuncaklar kullanılarak çocuğun konuşma sırasında ağız hava akışı farkındalığının arttırılması sağlanmalıdır. Burada dikkat edilecek nokta oyun sırasında kullanılan aktivite içinde ses üretiminin de olması şartıdır.

ORAL MOTOR EGZERSİZLER NEDEN YAPILMAMALIDIR ?


Ses üretimi olmaksızın yapılan oral motor egzersizlerin velofaringeal yetmezliği azalttığına dair bilimsel dayanak bulunmamaktadır. Normal gelişim gösteren ydd li çocuklarda oral motor problemler görülmez. Bu çocuklarda sesletim sesbilgisel problemler bulunmaktadır.


Yapılan araştırmalar sonucunda oral motor egzersizlerin yarık damak dudağa bağlı gelişen sesletim sesbilgisel sorunların terapisinde etkili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Yarık dudak ve yarık damak

Yarık damak ve dudak deformitesi bebek bekleyen çiftlerin aklında taşıdıkları önemli endişelerden biridir. Bunun en önemli nedeni, yaratacağı görünüm bozukluğunun fazlalığı yanında görülme sıklığının da çok olduğunun bilinmesidir. Yüzün bölümleri, bebeğin anne karnındaki yaşamının erken haftalarında yutak kavisleri adı verilen yapılardan meydana gelmektedir. Bu yapılar her iki yanda ayrı ayrı oluşur ve ortada birleşerek kafa ve yüz bölgesinin oluşmasını sağlarlar. Bu birleşme herhangi bir nedenle yarım kalırsa yüz yarıkları dediğimiz görünüm bozuklukları ortaya çıkar. Orta hattaki bu birleşmeyi en son gerçekleştiren yapılar, dudak ve damağı olusturanlardır. Bu nedenle yüz yarıkları adı altında sınıfladığımız anomaliler en sık damak ve dudak ta görülür..


Nadir durumlarda, yaklaşık her doğan 800 çocuğun 1 tanesinde bu vücut bölümleri birleşemez. Üst dudakta birleşmenin olmaması ve ortada bir yarık meydana gelmesi “yarık dudak” olarak isimlendirilir. Benzer bir doğumsal anomali olarak ağız tavanı ya da damakta yarık meydana gelmesi durumu ise “yarık damak” olarak isimlendirilir. Dudak ve damak dokuları değişik evrelerde geliştiğinden çocuklarda yarık dudak, yarık damak veya her ikisinin birlikte ortaya çıkması görülebilir. Günlük yaşamda yarık dudak anomalisine tavşan dudak da denmektedir.

Yarık dudak ve/veya yarık damak deformitesinin oluşmasında çevresel ve genetik faktörler birlikte etki etmektedirler. Herhangi bir sebebin tek başına suçlanması doğru olmamaktadır. Ailede veya soy ağacında bu şekil bozukluğu olan kişilerin çocuklarında yarık damak veya dudak görülme olasılığı daha fazladır. Yine çocuklardan bir tanesinde varsa 2. bebekte görülme riski fazladır, anne babadan birinde ve çocukta varsa, doğacak yeni bebekte görülme olaslığı çok daha fazladır. Genetik sebeplerin dışında ailede bu anomali olmasa da yarık dudak-damak görülme olasılığı vardır, bu durumda annnenin diabetik olması, hamilelik döneminde sigara veya alkol kullanması, hamilelik döneminde kullandığı ilaçlar ve bu dönemde geçirdiği viral hastalıklar neden olarak gösterilebilir.

Yarık damak ve yarık dudak anomalisi ile doğmuş bir bebek emme fonksiyonunu tam olarak gerçekleştiremez, bu nedenle beslenmeleri problem bir hal alır. üst solunum yolu enfeksiyonlarına ve orta kulak iltihabına karşı daha savunmasızdır ve sık sık hastalanabilir, bazen kafa ve yüz bölgesindeki daha ağır yarık anomalileri ile beraber görülebilir. Damak yarıklı bir bebeğin bu problemi konuşma dönemine geldiğinde hala doğru bir şekilde çözülemediyse veya bu döneme kadar hiç ameliyat olmadıysa konuşmayı tam olarak öğrenemez . Böyle çocuklarda konuşma sırasında yumuşak damak ağız - burun bölgesini birbirinden tam olarak ayıramadığından sesler burundan çıkıyormuş gibi olur. Bu konuşmaya ‘’nazone konuşma’’ ya da burun tipi konuşma denmektedir. Yine dudaktaki şekil bozukluğunun ağırlığına bağlı olarak burunda da şekil bozuklukları olabilir.

Eğer çocuğunuz yarık dudak, yarık damak veya her ikisi ile beraber doğmuş ise, bunun tedavisi uygun zamanlarda doğru yöntemle yapılması gereken ameliyatlardır. Aynı zamanda ameliyat öncesinin ve ameliyat sonrasının da doğru bir şekilde planlanması ve yönetilmesi gerekir. Ameliyat öncesinde ailenin dikkat etmesi gereken en önemli sorun çocuğun beslenmesidir, emme fonksiyonunu tam olarak yapamadığından besinlerin aspire edilmesi ile sık karşılaşırlar, bebeğin en az 45 derece eğimde tutularak kaşık ile veya özel biberonla beslenmesi aspirasyonun önlenmesinde yardımcı olacaktır. Yine diş hekiminin yapacağı geçici damak da, beslenme probleminin aşılmasında önemlidir. Unutulmaması gereken şey bu damağın, damak ameliyatı olana kadar bebeğin gelişimine paralel olarak 1,5-2 ay da bir değiştirilmesi gerektiğidir.

Yarık dudak veya yarık damak ile doğmuş olan bebeklerin mevcut yarık nedeniyle ortaya çıkan problemlerinin düzeltilmesinde bir çok tıbbi disiplinin becerilerine ihtiyaç vardır. Yarıkların kapatılmasını sağlayacak bir plastik cerrahi girişiminin yanında bu çocukların büyümeleri devam ettikçe beslenmelerinde ve diş sağlığında, duyma, konuşma ve psikolojik gelişimlerinde bozukluklar olabileceği akılda tutulmalıdır. Bu yüzden bir plastik cerrahın başını çektiği, yarık konusundaki problemlerde uzmanlaşmış bir çocuk sağlığı hekimi, diş problemlerini çözecek ortodonti uzmanı, konuşma ve dil uzmanı, sosyal yardım görevlisi, işitme konusunda uzman bir kulak burun boğaz hekimi, psikiyatrist, hemşire ve bir genetik uzmanından oluşan yarık dudak-damak ekibine danışmanız seçilecek en doğru yol olacaktır.

En önemli konulardan biri de yapılacak ameliyatların zamanlamasıdır. Dudak ameliyatı çocuk doğduktan sonra ki ilk 3 ay içinde yapılmalıdır. Bu ilk 3 ay içinde bebeğin genel sağlık durumu izin verdiği müddetçe ne kadar çabuk ameliyat olursa o kadar iyidir ( doğum sarılığı geçmiş ise 10. gün yapıllabilir ). Damak ameliyatının yapılması için ise damağın bir miktar gelişmesi beklenmelidir. En ideal zaman 10-12. aylardır, konuşmaya başlamadan önce en geç 18 aylık iken damak ameliyatı mutlaka yapılmalıdır, Unutulmaması gereken şey, yarık dudak yarık damak ile doğmuş bir bebeğin daha güzel bir görünüm elde edilebilmesi için, ilk yapılan dudak ve damak ameliyatlarından sonra 18 yaşına kadar giden bir süreçte bir kaç defa düzeltme ameliyatına ihtiyaç duyabileceğidir.

Yarık dudak-damak onarımı konusunda tecrübeli bir estetik ve plastik cerrah tarafından yapılan yarık dudak-damak onarımı ameliyatı sonrası sonuç genellikle olumludur ve görünümü tamamen değiştirir. Öte yandan her türlü cerrahi operasyonda olduğu gibi, cerrahiye bağlı problemlerin görülebileceği ve bu tip operasyonlara özel bir takım komplikasyonların ortaya çıkabileceği göz ardı edilmemelidir.
Yarık dudak onarımında en sık görülen problem, ağız ve burunun bir tarafının diğer tarafla aynı olmaması nedeniyle ortaya çıkan asimetri sorunudur. Yarık dudak cerrahisinin amacı ilk operasyonda yarığın tamamen kapatılmasıdır, ancak asimetrinin giderilmesi için ikinci hatta üçüncü bir operasyon gerekebilir.

Yarık damak cerrahisinde amaç ağız tavanındaki yani damaktaki açıklığın kapatılıp çocuğun yeme konuşma fonksiyonunu düzgün olarak yapmasını sağlamaktır. Bazı durumlarda damaktaki iyileşme problemleri veya konuşma bozukluğu nedeniyle ikinci bir operasyon gerekebilir

Konuşma bozuklukları

İnsanlar arasında iletişimi sağlayan ve yalnızca insan türüne özgü olan en önemli araç konuşma eylemidir. Düşünceler ses denilen sembollere dönüştürülerek konuşma aracılığı ile iletilir. Bu beceri de vücutta uyumlu çalışan birçok sistemin kontrolü altındadır.

Konuşma davranışı ve temelde konuşmanın temel birimi olan sesin çıkarılması insan vücudundaki pek çok organı içeren karmaşık bir eylemdir. Sesin çıkarılmasında en önemli organ, boyundaki dil kökü ile nefes borusu arasında yer alan gırtlaktır. Gırtlağın iki görevi vardır. Hem solunum sırasında nefes borusuna hava dışında yabancı bir cisim girmesini önler, hem de ses çıkmasında temel organdır. Sesin çıkarıldığı asıl bölge solunum sistemidir. Bu sistem de diyafram, akciğerler ve nefes borusundan oluşur. Düşüncelerin ses sembolleri ile kurulu cümlelere dönüşümü ise ön beyin (Broka alanı), orta beyin, arka beyin, beyin sapı, beyincik, işitme merkezi, spinal kord, subkortikal beyaz cevher gibi daha üst düzeyde beyin bölgeleri tarafından kontrol edilir. Bütün bu bölgelerde yer alan kaslar ve bölgeler arasındaki bağlantıyı kuran sinirler de önemli görevler üstlenirler.

Akciğerlerden dışarı bırakılan hava vücudu terk ederken gırtlaktaki ses tellerinden ve ağız bölgesinden geçer; bu bölgelerin hareketine bağlı olarak biçimlenir ve ortaya çıkan tınlama ses olarak duyulur. Seslerin, ilgili beyin bölgelerinin kontrolünde bir araya gelmesi ise konuşmayı ortaya çıkarır.

Konuşmanın Gelişimi

Konuşulan lisan özelliklerine bağlı olarak önemsiz farklar görülebilirse de konuşmanın gelişim basamakları her çocukta aynıdır. Bir yaşına kadar olan döneme lisan öncesi dönem de denir. Bu dönemde anlama becerisi ifade becerisinden daha hızlı gelişir. İlk 6 aylık dönemde sese karşılık verme başlar, altı aydan sonra "seçici dinleme" gelişir, bazı sesler seçilip diğerleri ihmal edilebilir. İlk 4 ay boyunca sesler giderek tepkiselden daha amaçlı hale gelir, sonraki aylarda bebeğin ses mekanizması üzerindeki kontrolü artar, seslerle oynama başlar.

* 8–12 aylık dönemde ilk anlamlı kelimeler duyulur.

* 1.5–2 yaş arası dönemde iki kelimeli aşama başlar ve cümle kurma becerisi gözlenir.

* 3- 4 yaşlar arasında hızlı bir gramer gelişimi varken, 4–6 yaşlar arasında kazanılan bütün beceriler pekişir.

* 2 yaşında iken seslendirmenin %50'si, 3 yaşında % 75'i, 4 yaşında % 95'i anlaşılır. İlk yılın sonuna kadar basit cümleler kavranabilir, 2 yaşında yaklaşık 25 kelime kullanılır ve basit emirler anlaşılabilir.

* 3 yaşında karmaşık emirler, anlam grupları kavranabilir,

* 4 yaşında basit hikayeler anlatılır.

* 5 yaşında özetleme becerisi gözlenir ve gramer hataları oldukça azalmıştır. Çocuk 8 yaşına geldiğinde erişkinlere özgü gramer yapısı tamamlanmıştır.

Bu gelişim basamakları hem erkek hem de kız çocuklarda aynıdır; konuşma gelişiminin cinsiyet farklılığı ile ilgisi yoktur.

Belirtilen gelişim seyrini zamanında ve uygun olarak başaramayan veya çok geç başaran çocuğun konuşma becerisinde problem var demektir.

Konuşma Problemine Genel Bakış
Konuşma becerisi ilk yıllarda çok hızlı geliştiği için konuşma problemleriyle de en sık çocukluk çağında karşılaşılır. Çocuğun konuşmasında sorun olup olmadığını fark etmek için öncelikle gelişimini iyi izlemek ve bir aksaklık halinde kuşkulanmak gerekir. Aşağıdaki genel durumlar konuşmada sorun olduğunu düşündürür ve zaman geçirmeden yardım aranmalıdır:

1) Yaş, cinsiyet ve fiziksel gelişiminden beklenen düzeyde akıcı ve anlaşılır konuşamama,

2) Konuşmanın zor duyulması ya da zor anlaşılması,

3) Kulağa hoş gelmeyen bir konuşma tarzının olması,

4) Ses tonu ve kelime vurgularında uygunsuzluk,

5) Sesleri tam ve uygun olarak çıkaramama,

6) Konuşmanın akıcılığında bozukluğun veya konuşmada eksikliklerin olması,

7) Kelimeleri anlamına uygun ve yerinde kullanamama,

8) Daha önceden ulaşılan konuşma düzeyinde dikkati çekecek ölçüde gerilemenin olması,

9) İsteklerini konuşma yoluyla anlatamama, diyalog başlatmakta ve sürdürmekte başarısızlık,

10) İlk haftalarda çevreden gelen seslere, tepki vermeme, 8. aya kadar anlamsız ve bebeksi sesleri çıkaramama, ilk yılın sonuna kadar anlamlı kelimeleri söylemeye başlayamama, 1.5 yaşına kadar iki kelimeyi bağlayamama ve 2 yaşına kadar anlamlı cümle kuramama, 3 yaşından sonra da sesleri uygun çıkarma, gramer becerisi ve kelime hazinesinin yaşıtlarının gerisinde kalması.

Konuşma Probleminin Değerlendirilmesi
Çocukta herhangi bir konuşma probleminin varlığından kuşkulandıktan sonra hemen bir çocuk hekiminden,bir odyoloji ve konuşma bozuklukları uzmanından,  çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanından veya çocuk gelişim uzmanından (pedagog) yardımı istenmeli, konuşma sorununun şiddeti ve eşlik eden başka bozuklukların olup olmadığı araştırılmalıdır.

Değerlendirme basamakları şu şekilde özetlenebilir:

1) Öncelikle çocuğun çevresiyle olan sözel iletişimi değerlendirilir. Çocuğun gelişiminde sorun olmayabilir ancak çevresiyle sözel iletişimi uyaran eksikliğine bağlı olarak desteklenmiyor olabilir, gördüğü bakım ve ilgi yetersiz olabilir, önemli noktalarda konuşma gelişimini aksatabilecek sıkıntılarla karşılaşmış olabilir. Bütün bu durumlar çocuğun doğal gelişimini aksatabilecek sosyal engellerdir.

2) Takip ve tedaviyi yönlendirmek için çocuğun ne tür bir konuşma problemi yaşadığının belirlenmesi gerekir. Konuşma hiç başlamamış olabilir, çok yavaş (geç) gelişiyor olabilir, sesler uygun çıkmayabilir, konuşma akıcılığı bozuk olabilir, kelimelerin kullanımı uygunsuz, cümle kuruluşları bozuk olabilir. Konuşma becerisi tam olsa bile düşünüleni ifade etmekte, diyalog başlatmakta ve sürdürmekte beceriksizlik görülebilir.

3) Çocuk doğuştan veya sonradan ortaya çıkan bir nedenle hiç duymuyor veya az duyuyor olabilir. Bu nedenle çocuğun işitme becerisi odyolojik ölçümlerle değerlendirilir ve işitme sorunu varsa gerekli tedavi için yönlendirilir.

4) Konuşma dışı alanlarda da gelişiminin yaşa uygun olup olmadığına bakılmalıdır.

Bunun en iyi yolu da çocukla ilgili geniş bir özgeçmiş, gelişim ve aile öyküsü almak ve bütün vücut sistemlerini içeren ayrıntılı bir fizik muayene yapmaktır. Unutulmamalı ki, konuşma bozuklukları tek başına görülebildiği gibi başka gelişimsel ve sistemi hastalıkların bir parçası da olabilir. Böyle durumlarda uygulanacak takip ve tedavi de değişir.

5) Çocuğun konuşma sorunları ve ilave sorunlar saptandıktan sonra uygun tedaviye geçilir. Uygulanacak tedavi yöntemleri çok çeşitli olabilir. Problemin şiddetine göre öncelikli olarak ayakta veya yatarak tedavi planlanır ve çocuğun gereksinimine göre ilaç tedavileri, cerrahi operasyonlar, yetersizliklerle başa çıkma eğitimi(özel eğitim), psikoterapiler denenebilir.

Konuşma Probleminin Tedavisi
Konuşma sorunlarının öncelikli tedavisi konuşma terapisidir. Eğer çocuk, yaşından beklenen düzeyde akıcı ve uygun konuşmakta geç kalmışsa bir uzmana başvurmak için asla beklenmemelidir.

Çocuğun tedaviden göreceği yarar belirli koşullara bağlıdır:

1) Öncelikle konuşma için gerekli organ sistemlerinin sağlıklı ve uyumlu çalışması ön koşuldur. İlgili beyin bölgeleri, solunum sistemi, gırtlak, ilgili kaslar ve sinirlerin yapısı ne kadar sağlam ise tedaviden de o kadar çok yarar görür. Bu bölgeleri etkileyebilecek bütün hastalıklar konuşmanın farklı boyutlarını geçici veya kalıcı olarak bozabilir.

2) Tedaviye olabildiğince erken başlanmalıdır. Vücut gelişimi henüz büyüme aşamasında iken tedaviye başlanırsa çocuğun kapasitesinden fazlası ile yararlanma şansı bulunur.

3) Tedavinin sağlayacağı yararın en önemli belirleyicisi çocuğun gelişme potansiyelidir. Bu da çocuktaki problemlerin büyüklüğü ile ters orantılıdır. Hasar ne kadar yüksekse tedavinin yararı da o kadar azalır.

4) Anne-baba çocuğunun sınırlarını kabullenmeli ve tedaviden beklentileri de çocuğun kapasitesi ve verilen destekle orantılı olmalıdır. Yüksek beklenti anne-babanın hayal kırıklığını arttırır, düşük beklenti ise çocuğun kapasitesinin iyi desteklenmemesine yol açabilir.

5) Uygulanacak tedavilerin çocuğun ihtiyaçlarına uygun olarak planlanmasına, gereken sıklık ve yoğunlukta verilmesine dikkat edilmelidir. Kapasitenin altında uygulama yetersiz kalacak, üzerinde yüklenme ise isteksizlik ve bıkkınlık yaratacaktır.

6) Konuşma bozukluğu gibi gelişimsel problemlerin tedavisi uzun sürelidir, çocuğun yoğun çabasını ve anne-babanın aktif katılımını gerektirebilir. Bu durum anne-babanın da enerjisini tüketebilir. Gerektiği zaman psikolojik danışmanlık ve hatta psikiyatrik tedavi desteği alınmalıdır.

Konuşma Bozukluklarının Bilinen Nedenleri
Çocuklarda konuşma problemi doğurabilecek belli başlı bozuklukları aşağıdaki maddeler içinde özetleyebiliriz:

1) Konuşulanı anlamakta zorlukla karakterli "alıcı dil bozukluğu", anlama ve konuşma sorunlarının birlikte gözlendiği "karışık dili anlama-sözel anlatım bozukluğu", sesleri uygun çıkaramamayla karakterli "fonolojik bozukluk" ve konuşmada takılmalar, tekrarlarla karakterli "kekemelik" ağırlıklı olarak konuşmanın bozulduğu durumlardır.

2) Dovvn sendromu, Prader-VVilli sendromu, frajil X sendromu gibi birçok genetik geçişli hastalık ve fenilketonüri, Lesch-Nyhan hastalığı, galaktosemi gibi birçok metabolik hastalık genellikle zeka geriliğine neden olarak ve bazen de konuşmayla ilgili organları doğrudan etkileyerek çeşitli konuşma problemlerine yol açabilirler.
3) Nedeni açıklanamayan zeka gerilikleri ve gelişme gerilikleri de konuşmanın gelişiminde ve etkili kullanımında engeldir.

4) Kas-iskelet-sinir sistemi hastalıkları: Serebral palsi, nörofibromatozis, muskuler distrofi gibi genetik geçişli veya sonradan kazanılan pek çok hastalık solunum sistemini doğrudan etkileyerek konuşmayı ileri derecede bozabilir.

5) Ağız, diş ve çene yapısını, solunum kaslarını etkileyebilecek yarık damak gibi yapısal anormallikler, diyafram kusurları, diş oklüzyonları konuşmanın anlaşılmasını zorlaştırabilir.

6) İşitmenin olmaması ya da zayıf olması konuşma becerisinin sağlıklı gelişimine engeldir.

7) Gebelikte geçirilen enfeksiyonlar, ilaç kullanımı, erken doğum, doğum güçlükleri çocuğun konuşma gelişimini etkileyebilir.

8) Doğumdan sonra, ilk yıllarda ve özellikle konuşma açısından kritik yaşlarda yaşanan ve konuşmayla ilgili bölgeleri etkileyebilecek hastalıklar (enfeksiyonlar, havaleler, kalp hastalıkları, kazalar, zehirlenmeler, vs.) konuşmanın gelişimine engel oluşturabilir.

9) Otistik bozukluk ve diğer yaygın gelişim bozuklukları kendilerine özgü iletişim kusurlar*-nedeniyle konuşma bozukluğu nedenleri arasında özel bir yere sahiptir.

10) Seçici konuşmazlıkta yalnız iyi tanıdığı kişilerle konuşma, konversiyon bozukluğunda ses kısılması veya konuşamama, istemli fısıldamada kısık sesle konuşmanın tercih edilmesi, temaruzda bilinçli olarak konuşmama durumu söz konusudur.

11) Sosyoekonomik yetersizlikler, anne-babanın sağlık sorunları, çocuğun bakımında ihmal derecesinde yetersizlikler, sözel uyaranların yoksunluğu çocuğun konuşma pratiği yapabileceği ortamlar bulamaması anlamına gelir.

30 Oca 2011

Konusma ve Çocuk

Konuşma ve dil gelişimi iletişim ve sosyal hayatın en önemli öğesidir. Kişi iletişim araçları ile kendini ifade eder ve hayatını devam ettirir. Konuşma ve iletişimin eksik kaldığı bir hayatta bir çok sıkıntının gelişmesi açısından zemin hazırlanmış olur. Çocuk ilk doğduğu günden beri sürekli olarak psikososyal ve psikomotor gelişim süreci içerisindedir. Dil gelişimi de belli ölçüde doğumdan itibaren gelişmeye başlar. En ideal olanı çocuğun yaşına uygun konuşma becerisine kavuşması ve bu yönde herhangi bir gelişimsel bir sıkıntı oluşmamasıdır. Çocuğun zamanında konuşması, psikososyal gelişimin aşamalarının düzenli olması , çocuğun sosyal ilişkilerinin ve gelişiminin normal olması , zeka ve öğrenme kapasitesinin normal seviyeye gelmesi , ulaşması gereken gelişimsel dönemlere varması için gereklidir. Konuşma bu kadar önemli olduğuna göre isterseniz konuşmanın zamanı ve bunu pozitif ve negatif yönde etkileyen etkenleri gözden geçirelim.

Genelde bütün çocukların konuşması ve dil gelişiminin olması için yapısal olarak sinir sistemi , sinir sistemi ile dil kasları arası yollar , ağız -damak -dudak -diş yapısının doğuştan normal olması gerekmektedir. Bunlarda ki herhangi bir doğumsal sıkıntı ve eksiklik veya sonradan oluşabilecek bozukluk, çocuğun konuşmasını negatif yönde etkileyecektir. Bu normal anatomik yapıyı kötü yönde etkileyebilecek bir çok hastalık mevcuttur. Bu hastalıkların hamilelik döneminde annede ve çocukta gelişmesi veya doğum sonrası çocukta gelişmesi ile bu normal anatomik yapı bozulabilecektir. Bu hastalıkları tek tek saymak oldukça uzun ve geniş kapsamlı olduğundan , şu anda fazla ayrıntıya girmeden temel konuları aktarmak istiyorum.

Çocukların genelde ilk altı ayında yavaş yavaş heceler çıkmaya başlar ( ma ma , ba ba , da da vb ) , 12 aydan itibaren kelimeler çıkmaya başlar ( anne , baba, mama , dede vb ) , 18 aydan itibaren de cümle kurmaya başlar (anne gel , baba ver vb ). Bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların genel olarak konuşma yönünden incelenmesi gereklidir. Zira gözden kaçırılacak bir durum çocuğun iletişim sorununa ikincil olarak , normal zeka gelişimini , sosyal gelişimini kötü yönde etkileyecektir. Bu arada bazı çocuklar hiçbir problemi ( anatomik ve psikiyatrik ) olmadığı halde geç konuşmaya başlamakta ve konuşma geç olmaktadır. Ama anne babalara tavsiyemiz , belli bir dönem beklendikten sonra hala konuşmayan çocuklar için gerekli incelemeleri sağlamaları uygun olur.

Konuşmaya negatif etki eden , yani geç konuşmaya neden olan yada istenen konuşma seviyesini engelleyen durumları belirtmek yerinde olur. Bunun en sık karşılaşılan nedenleri arasında zeka sorunlarını saymak yerinde olur , Zeka olarak yaşıtlarına göre geri olan çocuklar , yaşıtlarından daha geç konuşmaya başlayacaklardır.

İşitme sorunu olan çocuklar dış dünyadan hiç bir ses işitmedikleri ve uyaran almadıkları için konuşma sorunu onlarda da yoğun bir şekilde olacaktır. Çocuğun konuşma mekanizmasının ve yeteneğinin gelişmesi için dış dünyadan ses olarak uyarı alması , bunları algılaması , yorumlaması , ayırt etmesi ve bunun sonucunda ona benzer sesleri çıkartması süreci gereklidir. O nedenle konuşmayan çocuklarda işitme yönünün incelenmesi uygun olur , özellikle sık olarak otitis media ( orta kulak infeksiyonu ) geçiren çocuklar için bu konuda dikkatli olunmalıdır.

Konuşma ya negatif etki edecek diğer bir durum ise çocuğun görme sorunu olmasıdır . Bu durum işitme sorunu kadar probleme yol açmasa da çocuğun etrafında olup biteneleri görmesi , nesneleri tanıması , isimlerini öğrenmesi , diğer çocuklara uyum sağlaması açısından , görme özürünün olması ,konuşma açısından sorun olabilmektedir.

Bir başka neden olarak sık havale ve epilepsi geçiren çocukları örnek olark verebiliriz . Bazı çocuklar normal konuşmaya başladıkları halde , hatta bazı cümleler kurmalarına karşın geçirdikleri havaleler ve epileptik nöbetler çocukların beynindeki işitme merkezi veya ilgili bölümlerde zarara yol açarak , konuşma açısından ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle anne babaların çocuklarının havale geçirmesini engellemeleri önemlidir. Bu durumu olan çocuklarda EEG (elektroensefalografi) çekilerek kolaylıkla havale ye bağlı sorunlar tespit edilebilir.

Bir diğer neden olarak kendi halinde olan , çok fazla uyarı almayan çocuklarda , geç konuşma ve iletişim sorunları olabilmektedir. Çocuğun doğduğu andan itibaren insanlar arasında olması , onunla konuşulması , sevilmesi , oyun oynanması onun gerekli çevresel uyarıları alarak konuşmasını hızlandıracaktır. Diğer yandan etrafında fazla insan bulamayan , kendi halinde kalan çocuklarda bu gelişim geri olabilmektedir.

Yukarıda bahsedilen soruna paralel olarak özellikle 0-3 yaşta izlenen TV ye (saatlerce müzik , reklam izleme ) bağlı olarak çocuklarda dış dünyadan kopma , kendi halinde olma eğilimi , insanlardan ve insanlar arası ilişkilerden uzaklaşma , nesneler ile daha fazla ilgilenme , duygusal alışverişten vazgeçme , konuşmama , yaşıtları ile ilgilenmeme , seslenince bakmama gibi bir durumun olduğu bir psikiyatrik tablo gelişebilir. Buna bağlı olarak çocukların konuşması gelişmez veya geliştikten sonra gerileyebilir. Bu durum geç farkedildiği zaman konuşma sorununun yanısıra bir çok sorunun eşlik ettiği otistik özellikler gelişebilir . Anne babaların bu kritik yaşam evresinde ( 0-4 yaş ) çok fazla TV izlettirmekten kaçınmaları yerinde olur.

Ayrıca düzenleme bozuklukları , yaygın gelişimsel gerilikler , kronik depresyon , çocukluk çağı psikozları gibi bir çok hastalıkta ve çok merkezi sinir sistemini tutan hastalıklarda konuşma sorunları yaşanmaktadır.

Çocuğun konuşma ve iletişim yönünde gelişimini hızlandırmak için yapılabilecekler.( yukarıda bahsedilen hastalıklar ve bedensel sorunlar dışlandıktan sonra )

1- Çocuğa sevgi ve huzur dolu bir aile ortamı hazırlamak
2- Çocuk ile ilgilenmek ve sevildiğini hissettirmek
3- Çocuğun bedensel ihtiyaçlarına ( yemek , uyku , koruma vb ) cevap vermek
4- Çocuk ile yaşı ne olursa olsun sık sık konuşmaya çalışmak
5- Yaşına uygun bir şekilde onun ile oyun oynamak
6- Çocuk ile birlikte vakit geçirmek
7- Onun dengeli ve çeşitli beslenmesini sağlamak
8- Onun kendi haline kalmasına izin vermemek
9- Mümkün olduğunca yaşıtları ile birlikte oyun oynamasını sağlamak
10- İnsanlar arasında sık sık bulundurmak
11- Ona hikaye masal anlatmak , ninni söylemek
12- Onun size gönderdiği konuşma ve ses mesajlarına cevap vermek
13- Bir nesneyi eline aldığında onun ile ilgili ona bir şeyler anlatmak ( çocuk 3- 4 aylık bir bebek olsa bile )
14- TV karşısında çok uzun süre kalmasını engellemek (0-4 yaş )
15- Onun ile konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak
16- Onun işaret ile gösterdiği istekleri onunla konuşarak yönlendirmek, anlatmasını sağlamak (yaşına uygun olarak)
17- Onun fikirlerine değer vermek onun ile sık sık dertleşmek ( yaşına uygun olarak )
18- Onun kendine güvenini artırmak (bakınız özgüveni artırma yolları )
19- Onun sık sık sosyal ortamlarda bulunmasını sağlamak
20- Kalabalık içinde onun konuşmasını teşvik etmek
21- O konuştuğunda onu cesaretlendirmek , teşvik etmek
22- Onun yaşına uygun bir eğitim almasını sağlamak
23- Günlük belli bir zaman ayırarak onun ile resimler üzerinde bol bol konuşmak
24- Ondan yaşına uygun olarak hikaye , masal anlatmasını istemek
25- Konuşma zorlukları gördüğünüzde onun dikkatini konuşma zorlukları üzerine çekmemek